Sümerlilerin başkenti Nippur, tarih sahnesindeki en önemli kentlerden biri. Öyle ki Sümerler, Dicle ve Fırat nehirlerinin taşan sularını kanallar açarak yönlendirmeyi ve kuruyan toprağı sulamayı başardılar. Böylece toprağın hakimiyetini ellerine aldılar. Mezopotamya’nın verimli toprakları ürünlerle doldu, taştı. Nippur, alabildiğine rüzgarda dalgalanan ve sürgün vermiş ekinlerin yeşil rengine büründü.

Nippur rengini ve adını bu yeşilden esinlenerek aldı.

Tarih öncesi dönemden başlayarak, bugüne kadar ticari ve kültürel bir merkez olan Efes, Antik dönemin en önemli şehirlerinden biri. Bugün yaşanmışlıkların sindiği sokaklarda ve yapılarda ise kırmızının en doğal ve doygun tonu olan bordo rengin hakim olduğu görülür. Doğu ile Batı arasında başlıca geçiş noktası olarak görülen bu liman kentinin tüm dokusunu saran; sağlık, yaşam ve başarıyı sembolize eden bordo, en az Efes kadar eski tarihe sahip. Kök boyalar kullanılarak elde edilen kırmızı rengin, doğal taş üzerinde bir yansıması olan bordo bu nedenle Efes ile anılıyor.

Güneş kursunun doğum yeri olan Hitit Medeniyeti,  bir bütünün parçalarını yüceltir, dünya, güneş ve doğa Güneş kursunun baş öğeleridir. Toprağı işleyen ve en büyük değerlerinden biri tarım olan Hitit Medeniyeti, rengini toprakta yeniden yeşeren filizlerinden alan Hitit ürünümüze adını veriyor.

Babil’in ünlü asma bahçelerinin bulunduğu şehir Ninova, günümüze kadar gelmiş geçmiş en büyük kütüphanelerden birine ev sahipliği yapan, kültürel gelişimin beşiği.

Dicle’nin yanı başında eşsiz bir kent olan Ninova’nın ismini taşıyan ürünümüz, kendini simgeleyen rengini ise Dicle Nehri’nin eşsiz sularından alıyor.